Yargı Kararıyla Gelen Demokrasi Alarmı
Türkiye siyasetinde yeni bir kırılma anına daha tanıklık ediyoruz. İstanbul 45. Asliye Hukuk Mahkemesi, CHP’nin 8 Ekim 2023’te gerçekleştirdiği İstanbul il kongresini iptal ederek İl Başkanı Özgür Çelik ve yönetimini görevden aldı. Bununla da yetinmedi; 196 delegenin geçici olarak görevden uzaklaştırılmasına karar verildi ve yerine beş kişilik bir geçici heyet atandı. Yani seçilmiş bir yönetim, halkın iradesiyle şekillenmiş bir kongre, yargı eliyle bir kalemde silindi. Bu karar, ilk bakışta sadece CHP’nin iç meselesi gibi sunulabilir. Ancak aslında, Türkiye’de demokrasinin ne denli kırılgan bir zemine oturduğunun, halk iradesinin yargı kararlarıyla nasıl gölgelenebildiğinin en somut göstergesidir. Çünkü unutmayalım: demokrasi yalnızca seçim günü sandığa gitmek değil, seçim sonuçlarının, yani halkın tercihinin korunmasıdır. Seçilmişlerin iradesine yargı ipoteği koymak, doğrudan milletin iradesine ipotek koymaktır.
Siyasallaşan Yargının Tehlikeli Gölgesi
Bu noktada tarihsel hafızamızı yoklamamız gerekiyor. Türkiye’de yargının siyasallaşması yeni bir olgu değil. Son yıllarda özellikle muhalif kesimlere yönelen yargı süreçleri, demokratik siyaset alanını daraltan en güçlü araç haline geldi. Ekrem İmamoğlu hakkında verilen ceza, ardından gelen tutuklamalar ve belediye yönetimlerine yönelik operasyonlar, şimdi de CHP İstanbul İl Kongresi’nin iptali… Bütün bu gelişmeler aynı zincirin halkaları gibi görünüyor. Muhalefeti sahadan silmeye yönelik bu hamleler, “hukukun üstünlüğü” kisvesi altında topluma “tek adam rejimi”nin mesajını veriyor. Oysa gerçek hukuk, bağımsızlığını siyaset mühendisliğinin değil, adaletin hizmetine sunar. Bugün yaşananlar, hukuk kılıfıyla demokrasiye yönelen bir darbedir. Bunun etkisi yalnızca CHP ile sınırlı kalmaz; siyasetin çoğulculuğuna, muhalefetin varlığına, toplumun özgürce tercih yapabilme hakkına kadar uzanır. Böyle bir ortamda yurttaşın sandığa olan güveni erozyona uğrar, toplumsal barış ise ciddi biçimde zedelenir.
Demokrasiye Sahip Çıkmanın Zorunluluğu
Peki bundan sonra ne olacak? Demokrasiye inanan herkesin bu kararı bir “uyarı” olarak görmesi gerekiyor. CHP’nin örgütsel refleksleri elbette bu darbeyi aşacak güce sahiptir; ancak asıl mesele, Türkiye’de demokratik düzenin geleceğine dair karanlık sinyallerdir. Seçilmiş bir yönetimin yargı kararıyla görevden alınması, iktidarın kısa vadeli çıkarları uğruna tüm toplumsal dengeleri riske atmak demektir. Bugün bu müdahale CHP’ye yapılır, yarın başka bir partiye, ertesi gün doğrudan yurttaşın iradesine. Demokrasi, ancak hukuk ve halkın iradesi birlikte savunulduğunda yaşar. Eğer toplum bu karara sessiz kalırsa, yarın sandığın bir anlamı kalmaz. O yüzden bugün atılacak en önemli adım, demokrasiye sahip çıkmak, halkın iradesini her platformda savunmak ve iktidarın hukuk yoluyla siyaseti dizayn etme girişimlerine yüksek sesle karşı çıkmaktır. Çünkü demokrasi bir kez kırıldı mı, onun yerine konacak hiçbir şey aynı güveni, aynı umudu, aynı çoğulculuğu getiremez.