Bilim dünyasından gelen son analizler, karaciğer kanserinde global ölçekte ciddi bir artışın kapıda olduğunu ortaya koyuyor. Saygın tıp dergisi Lancet’te yayımlanan bir araştırmaya göre, 2050 yılına dek bu hastalığın vaka sayısında yüzde 76 oranında bir artış bekleniyor. Önleyici tedbirlerin yetersiz kalması ve hastalığı artıran faktörlerin kontrol altına alınamaması durumunda, milyonlarca insan risk altında kabul ediliyor. Araştırmacılar, bu verilerin sağlık politikalarında köklü değişikliklerin gerekliliğine işaret ettiğini vurguluyor.
Dünya genelinde karaciğer kanseri vakalarındaki bu hızlı yükselişin sebepleri arasında kronik hepatit enfeksiyonları, sağlıksız yaşam tarzları, yüksek alkol tüketimi ve obezite oranlarındaki artış dikkat çekiyor. Uzmanlar, özellikle Batı ülkelerinde artan alkol tüketiminin ve işlenmiş gıda odaklı beslenme alışkanlıklarının bu duruma büyük etki ettiğini belirtiyor. Aynı zamanda, küresel çapta hepatit B ve C gibi enfeksiyonların kontrol altına alınmasında yaşanan eksiklikler de hastalığın yayılmasını hızlandıran ana etmenlerden biri. Olumsuz beslenme alışkanlıklarını değiştirmek, hepatit aşılarını yaygınlaştırmak ve bireyleri bu risklere karşı bilinçlendirmek, yükselişi önlemek adına kritik adımlar olmayı sürdürüyor.
Lancet’te yayımlanan rapor, yalnızca mevcut durumun analizini yapmakla kalmayarak, geleceğe yönelik iyileştirme planları için de öneriler sunuyor. Raporda, erken teşhis ve tedavi hizmetlerine daha fazla kaynak aktarılması, risk gruplarına yönelik taramaların yaygınlaştırılması ve farkındalık kampanyalarının artırılması gerektiği vurgulanıyor. Bunun yanı sıra, sağlık sektöründe önleyici tedbirlerin geliştirilmesi, düzenli kontrollerin teşvik edilmesi ve alkol ile tütün tüketimini azaltmaya yönelik kamu politikalarının güçlendirilmesi gerektiği ifade ediliyor. Uzmanlara göre, bireysel düzeydeki farkındalık çalışmalarının yanı sıra, devletlerin odak noktalarını değiştirerek bu sorunun büyümesinin önüne geçmesi mümkün olabilir. Toplumların sağlıklı yaşama teşvik edilmesi, hem bireysel hem de global ölçekte sağlık kazanımları sağlayabilir.
