Adana’da yıllardır giderek artan kuraklık, bölgedeki su kaynaklarını olumsuz etkiliyor. Seyhan Baraj Gölü’nde uzun süredir yeterli yağışın görülmemesiyle birlikte su seviyesinde ciddi bir gerileme yaşandı. Bununla birlikte, göl çevresindeki topraklardaki derin çatlaklar hem bölge sakinlerini hem de uzmanları endişelendiriyor. Kuraklığın baraj üzerindeki bu somut etkileri, iklim değişikliğinin yarattığı tehlikeleri bir kez daha gündeme taşıdı.
Mahalle sakinleri, son beş yıldır barajdaki su miktarında gözle görülür bir azalma yaşandığını belirtiyor. Sürecin kötüleştiğini vurgulayan vatandaşlar, “Gölün eski halini hatırlıyoruz. Ancak yaklaşık 5 yıldır bu görüntülere alıştık. Her geçen dönem daha az yağmur yağdığını hissediyoruz ve bu durum bizi kaygılandırıyor,” şeklinde konuştu. Çatlayan topraklar nedeniyle tarımsal faaliyetlerin de olumsuz etkilendiği ifade ediliyor. Bölgedeki çiftçiler, sulama suyu sıkıntısının verimliliği düşürdüğünü ve ekonomik zorlukları daha da derinleştirdiğini söylüyor.
Uzmanlara göre, kuraklığın bu kadar etkili hale gelmesinde sadece azalan yağışlar değil, aynı zamanda bilinçsiz su kullanımı ve plansız tarımsal sulama da önemli bir rol oynuyor. Bu gibi durumların önüne geçmek için suyu daha verimli kullanma yöntemlerine ağırlık verilmesi gerektiğini belirten çevre mühendisleri, toplumsal farkındalığı artırmanın da büyük önem taşıdığını ifade ediyor. Gelinen noktada hem bireysel hem de toplumsal düzeyde acil önlemler alınmazsa, Seyhan Baraj Gölü ve çevresindeki ekosistem üzerindeki tahribatın geri döndürülemez boyutlara ulaşmasından endişe ediliyor.
İklim değişikliği ve azalan yağış miktarı gibi küresel sorunlarla mücadelenin yerel çözümlerle desteklenmesi gerektiğine dikkat çeken çevre aktivistleri ise yağışsız geçen dönemlerin artmasının sürpriz olmadığını, ancak su kaynaklarının daha etkin yönetilmesiyle bu etkilerin azaltılabileceğini vurguluyor. Bu durum sadece Adana’da değil, Türkiye genelinde de ciddi bir sorun olarak öne çıkıyor. Su kaynaklarının sürdürülebilir yönetimi, önümüzdeki süreçte hem yerel hem de ulusal düzeyde alınacak kararların merkezinde bulunacak gibi görünüyor.