Fransa’da baş gösteren siyasi krizler, halkın büyük bir kısmını sokaklara döktü. Ülke genelinde işçiler, öğretmenler, öğrenciler ve sağlık çalışanları geniş çaplı bir grev düzenleyerek taleplerini hükümete duyurmaya çalıştı. Macron yönetiminin tartışmalı politikaları ve artan ekonomik problemler, milyonları birlik olmaya iterek Fransa’da hayatı neredeyse tamamen durma noktasına getirdi. Pek çok sektörde çalışanlar iş bırakırken, jandarmanın yoğun güvenlik önlemleri alması dikkat çekti.
Fransa’nın dört bir yanında düzenlenen grev ve protestolar, toplu taşıma, eğitim ve sağlık başta olmak üzere hayatın her alanında etkisini güçlü bir şekilde hissettirdi. Metro hatları ve tren seferleri durdurulurken, okulların birçoğu kapalı kaldı. Hastanelerde yalnızca acil durumlar için hizmet verildiği bildirildi. Halkın, yüksek enflasyon ve hükümetin tartışmalı reform politikalarına karşı duyduğu öfke, meydanlarda yankı buldu. Binlerce kişi hükümete “eşitlik, adalet ve ekonomik istikrar” çağrısında bulundu.
Macron hükümetine itirazlar özellikle emeklilik reformları ve çalışan haklarını etkileyen düzenlemeler kapsamında yoğunlaşmış durumda. Kent meydanlarında toplanan kalabalıklar, şehrin ana caddelerinde yürüyüşler yaparken jandarma kuvvetleriyle zaman zaman karşı karşıya geldi. Protestolar sırasında bazı bölgelerde tansiyon yükselse de; sendikaların, işçilerin taleplerini duyurabilmek adına grevleri devam ettirme kararlılığı dikkat çekiyor. Uzmanlar, ülkedeki huzursuzluğun kısa vadede çözülmesinin zor göründüğüne ve protestoların daha da büyüyebileceğine işaret ediyor.
Fransa’daki bu tür yaygın grevler, yalnızca iç politikada değil, Avrupa genelinde de dikkatle takip ediliyor. Komşu ülkeler, Fransa’daki gelişmelerin ekonomik ve siyasi etkilerini yakından izliyor. Macron hükümetinin yaklaşımı ise grevlerin sonucunun ne şekilde şekilleneceğini belirleyecek önemli bir faktör olarak öne çıkıyor. Fransa’da tarihe geçen bu “grev günü”, bir halk hareketinin en güçlü ifadesi olarak ülke siyasetine damgasını vurmuş durumda.