Son aylarda Gazze ve Batı Şeria’da artan çatışmalar, masum yaşamlar üzerinde yıkıcı bir etki yaratmaya devam ediyor. İsrail ordusunun düzenlediği operasyonlar sonucunda, yapılan son raporlara göre, bölgede 20 binden fazla öğrenci hayatını kaybetti. Ölenler arasında yalnızca öğrenciler değil, eğitim camiasının diğer önemli figürleri olan 1037 öğretmen ve idareci de bulunuyor. Eğitim kurumlarının hem fiziksel yapıları hem de insan kaynağı büyük zarar görürken, bölge halkı, bu saldırıların gelecekteki nesilleri üzerinde derin yaralar bırakacağına inanıyor.
Bu acımasız saldırılar, sadece bireysel can kayıplarına sebep olmakla kalmayıp, Gazze’nin eğitim altyapısının büyük ölçüde tahrip olmasına yol açtı. Pek çok okul ve üniversite, bombalamalar sonucu kullanılamaz hale gelirken, sınıflar boş kaldı, öğrencilerin yerini ise yıkımın izleri aldı. Çocuk hakları savunucuları ve uluslararası insan hakları kuruluşları, bu durumun bölgedeki jenerasyonların eğitim hakkını elinden aldığını ve geleceğin daha da belirsiz hale geldiğini vurguluyor. Eleştirilerin odağında olan İsrail hükümeti ise bu saldırıların gerekçesi olarak Hamas ile mücadeleyi gösteriyor. Ancak, uluslararası kamuoyu, sivillerin ve özellikle çocukların bu çatışmalardan korunması gerektiğini belirtiyor.
Birleşmiş Milletler (BM) ve birçok sivil toplum kuruluşu, Gazze’deki durumu insanlık trajedisi olarak değerlendiriyor. Çocukların yaşam hakkının bu denli ihlali, evrensel insan hakları sözleşmelerine açık bir şekilde aykırı olarak görülüyor. Çatışmalardan ciddi şekilde etkilenen eğitim camiası, aynı zamanda bölgenin geleceğini inşa edecek olan genç nesillerin en temel hakkı olan öğrenim hakkını kaybetmesine neden oluyor. Sosyal medyada ve çeşitli platformlarda birçok kullanıcı, özellikle okulların hedef alınmasını kınarken, dünya çapında bir farkındalık oluşturmayı amaçlayan kampanyalar yürütülüyor. Gazze halkı için sürdürülebilir bir barış ortamı talebi gün geçtikçe daha gür bir sesle dile getiriliyor.
Sonuç olarak, Gazze ve Batı Şeria’da yaşanan bu trajediler, sadece rakamlarla ifade edilen bir olay olmaktan öte, insanlık vicdanını derinden yaralıyor. Eğitim hakkından yoksun bırakılan gençlerin gelecekte nasıl bir dünyada yaşayacağı ve mücadele edeceği, bölgedeki sorunlara yönelik çözüm arayışlarının başlıca konusu olarak görülmeli. İnsan haklarına ve uluslararası hukuka uygun bir şekilde sürdürülebilir barışa yönelik adımlar atılmadıkça, bu acı dolu sahnelerin sona ermesi olanaksız görünüyor.