Göçerlerin Zorlu Mevsimsel Yolculuğu: Geleneksel Yayla Kültürü Son Nefesini mi Veriyor?

Doğu Anadolu’nun kadim geleneği olan göçerlik, mevsimlerin değişimine ayak uydurarak sürdürülüyor. Her yıl olduğu gibi bu yıl da göçer aileler, yaz boyunca sürüleriyle kaldıkları yüksek yaylalardan, sonbaharın serin esintileriyle birlikte kış aylarını geçirmek üzere sıcak vadilere iniyor. Bir yaşam biçimi olan bu göç, her ne kadar romantik bir hikâyeyi çağrıştırsa da gerçekte büyük zorluklar barındırıyor. Onlar için yolculuğun her aşaması, hayvanların ihtiyaçlarından hava koşullarına kadar birçok unsura bağlı olarak şekilleniyor. Yüksek rakımlı platolardan başlayan bu mevsimsel seyahat, binlerce yıldır devam eden bir kültürün temsilcisi konumunda.

Bu zorlu serüveni çocukluğundan beri sürdüren Seyithan Dalcan, ailesinden miras kalan göçerlik geleneğini yaşatmaya çalışıyor. Seyithan, ‘Hayatımız göçebelikle geçiyor. Dedelerimizden ne gördüysek onu yapıyoruz. Yaylalara çıkıyor, oralarda hayvanlarımızı otlatıyor ve mevsim sonunda tekrar geri dönüyoruz,’ diyerek bu yaşam biçiminin yüzyılların deneyimini ve dayanıklılığını gerektirdiğini dile getiriyor. Ancak günümüzde bu geleneksel yaşam tarzı, modern hayatın dayattığı dinamikler nedeniyle zor günler geçiriyor. Hem coğrafi hem de ekonomik şartlardaki değişiklikler, göçer ailelerin yaşamını hiç olmadığı kadar karmaşık hale getiriyor. Artan maliyetler, uzun süren yolculuklar ve doğanın sunduğu kısıtlı kaynaklar, bu yaşam biçimini tehdit eder hale geldi.

Göçerlik, yalnızca ekonomik bir uğraş olmanın ötesinde, bölgenin kültürel yapısının ayrılmaz bir parçası. Ancak son yıllarda, teknolojik gelişmeler ve şehirleşmenin etkisiyle bu geleneksel hayat tarzının yavaş yavaş sona ermeye başladığı gözlemleniyor. Bir zamanlar binlerce göçer ailenin hüküm sürdüğü coğrafyada artık sadece birkaç yüz aile kalmış durumda. Göçerler, ellerindeki sınırlı fırsatlarla bu yaşamı sürdürmeye çalışırken, aynı zamanda bu değerli geleneği kaybetmemek için de mücadele veriyor. Yine de zorluklara karşın, gelecekte de bu kadim kültürün bir şekilde varlığını sürdürebilmesi için ellerinden geleni yapıyorlar. Göçerlerin hikâyesi, yalnızca bir geleneği değil, aynı zamanda doğayla uyumlu bir yaşam biçiminin direnişini temsil ediyor.

Exit mobile version