Hilal Kaplan, Sabah’taki yazısında dikkat çekici bir iddia ortaya atarak Fatih Altaylı’yı FETÖ’nün “koruduğu” ve “hapisten kurtardığı” tesisatına gidiyor. Ancak böylesi ciddi suçlamalar, basit akıntılı anlatılarla değil; belge, tanık, hukuki kayıtlarla kanıtlanmadan ciddiye alınamaz. Şimdi bu konuyu satır satır masaya yatıralım:
1. Serap Çil Davası: İddialar mı, Belgeler mi?
Kaplan, Altaylı’nın “Serap Çil olayını” FETÖ üyesi hâkim ve savcılarla birlikte organize ettiği iddiasını yineliyor. Fakat açık soru şudur:
Bu kişiler FETÖ’den yargılandılar mı?
Deliller kamuya açıklandı mı?
Altaylı’nın yargılandığı, suçlu bulunduğu bir mahkeme kararı var mı?
Şu ana kadar kamuoyuna dair kesin ipucu yok—bu yüzden suçlama, iddia seviyesinde kalıyor youtube.com+9ahaber.com.tr+9yazaroku.com+9. Hukuk devletten kaçılmaz.
2. Altaylı’ya FETÖ “Bekleme Mekanı” Açtığı Anlamı Geçerli mi?
Kaplan, “FETÖ ortaydı, Altaylı’yı hapisten kurtarmıştı” diyor. Peki:
Altaylı’nın mahkemesi hangi suçlamayla açıldı?
FETÖ bağlantılı prosedürler mi uygulanmadı?
Yoksa bağımsız hâkimler mi yargılamayı bitirdi?
Türkiye’de yargı mensubu yolsuzluğa karşı yeni yapılanmalar geçirdi. Davanın arka planında gerçek bir bağlantı aranmadan, “Türkiye’de yargı FETÖ’den arındı” söylemiyle geçiştirmek, hukukun ciddiyetine zarar verir.
3. Medyada “Tahkim Dil” Kullanımı: Bilim mi, İftira mı?
Kaplan, bu yaklaşımıyla bazen “Altaylı inisiyatif aldı” elini “temize çıkardı” gibi davranışları bağımsız gösteriyor. Ama problem şudur:
İktidar medyası, suçlamaları duyurarak suçu kabul ettiriyor ama ispatla yükümlülüğü ortadan kaldırıyor.
Bir suçlama dile getiriliyor; fakat sonucu beklemiyoruz. Bu medya mantığı, “dokunulmaz köşe” algısını besler.
4. Yazının Yükeldikleri Ne Kadar Güvenilir?
Kaplan, Altaylı için “ponçik, minnoş” gibi ifadeler kullanıyor. Bu, asıl vakaya değil; karaktere saldırmanın güçsüz yöntemine giriyor. Şöyle ki:
İsimler hedef alınarak suçlama yumuşatılıyor.
Ve “dil şiddeti” ortaya çıkıyor.
Oysa eleştiri, vakaya resmi veriler üzerinden yapılmalı.
🔚 SONUÇ: İDDİADA HUKUK, AÇIKLIKTA ADALET İSTERİZ
İsimler suçlanıyor, mahkemeye götürülmüyor. Hakikat ancak:
Haber takip süreçlerinden çıkıp,
Yargı dosyalarına girilerek,
Belgelerle desteklenerek yapılır.
Aksi halde bu bir “inceleme değil, iftira”dır.
Ve iftirayı medyadan değil —hukuktan, adaletten, şeffaflıktan‒ korumalıyız.