İsviçre’de ülke genelinde düzenlenen referandumda, süper zenginlerin daha yüksek vergilendirilmesini ve kadınların da erkeklerle eşit şekilde zorunlu ulusal hizmete katılmasını öngören iki kritik teklif seçmenler tarafından reddedildi. Seçmenler, bu önerilerin halk desteğinden yoksun olması nedeniyle sandıkta açık farkla ‘hayır’ oyu kullandı. Bu sonuç, İsviçre toplumunda hem ekonomik eşitlik hem de toplumsal cinsiyet eşitliği açısından tartışmalara yol açtı.
Vergi artışı önerisi, İsviçre’de yalnızca en zengin %1’lik kesimi hedef almayı planlıyordu. Öneride, yüksek gelir grubundaki vatandaşların daha fazla kamu katkısı sağlaması talep edilmişti. Ancak, karşıt görüşler bunun ekonomik rekabeti olumsuz etkileyeceğini ve zengin bireyleri ülke dışına itebileceğini savundu. Sonuçlar, İsviçre kamuoyunun geneli itibarıyla bu vergi artışına sıcak bakmadığını gösterdi. Referandumun ardından, ekonomik adalet savunucuları teklifi destekleyen kampanyalarını artırmayı planladıklarını ifade ederken, özel sektörde rekabetin sağlanması gerektiğini savunanlar kararı memnuniyetle karşıladı.
Kadınların zorunlu ulusal hizmete katılmasını içeren ‘vatandaşlık hizmeti girişimi’ ise, geleneksel toplumsal cinsiyet rolleri ve bireysel özgürlüklerin sınırları konusunda tartışmaları beraberinde getirdi. Mevcut yasaya göre, erkekler için zorunlu olan ulusal hizmetin kadınlar için de zorunlu hale getirilmesini öneren düzenleme, kadın nüfusunun katkısının toplum üzerinde önemli bir etkisi olacağını savunuyordu. Fakat bu değişiklik de geniş bir destek bulamadı. Eleştirmenler, zorunlu hizmetin genç nüfus üzerinde baskı yaratacağını ve bireylerin özgürlüklerini sınırlayacağını belirttiler. Alınan sonuç, halkın büyük kısmının, mevcut sistemin korunmasından yana tavır koyduğunu ortaya koyuyor.
İsviçre’deki bu kritik referandum sonuçları, ülkenin ekonomik ve sosyal politikalarının geleceği üzerinde önemli bir yankı uyandırdı. Yüksek gelir gruplarına yönelik farklı vergi düzenlemeleri ve cinsiyet eşitliği konularındaki girişimler, İsviçre toplumu içinde daha fazla diyalogu gerekli kılıyor. Gözler şimdi, bu sonuçların ardında yatan dinamiklere ve önümüzdeki dönemde izlenecek politikalara çevrildi.
