Rusya’nın uzak doğusunda yer alan Kamçatka Yarımadası’nda geçtiğimiz günlerde yaşanan güçlü depremin ardından, dünya genelinde bir kez daha doğal afetlere yönelik endişeler arttı. Söz konusu deprem, yalnızca bölgedeki halk üzerinde değil, çevredeki 19 ülkenin yetkilileri arasında da büyük bir tedirginliğe yol açtı. Uzmanlar felaketin etkilerini değerlendirirken, ilginç bir iddia gündeme geldi: Japonya’dan yıllar önce gelen bir kehanet, bu olayın habercisi olabilir mi?
Japonya’nın gündemden düşmeyen ve ‘Japon Baba Vanga’ olarak da anılan bir kahin, 1999 yılında doğanın gidişatıyla ilgili dikkat çeken açıklamalarda bulunmuştu. Bu kehanetlerin popüler kültürde yer edinmesi ise bir manga serisi sayesinde oldu; manga, büyük bir deprem ve ardından yaşanacak felaketler zincirine yönelik uyarılar içeriyordu. Şimdi ise Kamçatka merkezli bu sarsıntıyla birlikte yıllar önce söylenenlerin gerçekliğine dair tartışmalar yeniden alevlendi. Özellikle sosyal medyada bu tür kehanetlere olan ilgi artarken, alanında uzman isimler kapsamlı analizler yaparak yaşanan depremin bölgesel ve küresel etkilerini masaya yatırıyor.
Kamçatka’nın özellikleri itibarıyla dünyanın en aktif fay hatlarından biri üzerinde bulunduğunu belirten jeologlar, bölgedeki sismik hareketliliğin uzun süredir bilim insanlarının radarında olduğunu ifade ediyor. Bununla birlikte, 20. yüzyılın sonlarında öne sürülen bu kehanetlerin, yaşanan depremler üzerindeki etkisini veya doğruluğunu bilimsel olarak kanıtlamak mümkün değil. Ancak bu tür tahminlerin, doğal afetlerin ciddiyetini hatırlatmak ve insanları bilinçlendirmek açısından önemli bir rol oynadığı vurgulanıyor. Japon Baba Vanga’nın kehaneti her ne kadar metafizik bir yorum gibi görünse de, deprem sonrası yapılan hazırlıkların ve alınan önlemlerin hayat kurtarıcı olabileceğine yönelik farkındalık yaratması dikkat çekiyor.
Sonuç olarak, Kamçatka depremi; hem bölgesel hem de uluslararası boyutta afetlere karşı duyarlılığın artırılmasının gerekliliğini gözler önüne serdi. Gözleri yıllar öncesindeki bir kehanete çeviren bu olay, doğal afetlerin öngörülemeyen etkilerini bir kez daha hissettirdi. Doğru altyapı çalışmaları ve afet planlaması ile bu felaketlerin etkisinin en aza indirilebileceği gerçeği, bilim insanlarının ve yetkililerin yinelediği en önemli nokta oldu.