İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun lisans diplomasına yönelik tartışmalar, hukuki boyutuyla gündemdeki yerini koruyor. İstanbul 5’inci İdare Mahkemesi, İmamoğlu’nun diploma iptaline dair açtığı davada yürütmeyi durdurma talebini reddetti. Bu gelişme, İmamoğlu’nun siyasi geleceği ve belediye başkanlığı görevine yönelik tartışmaları yeniden alevlendirdi. Karara ilişkin kamuoyunda farklı değerlendirmeler yapılırken, mahkemenin detaylı gerekçeli kararının önümüzdeki günlerde açıklanması bekleniyor.
Dava süreci, İmamoğlu’nun üniversite mezuniyetine dair sunulan belgelerin geçerliliğinin sorgulanmasıyla başladı. İddiaya göre, söz konusu diploma belgesindeki bazı usulsüzlükler, eğitim geçmişinin doğrulanmaması ve idari prosedürlere uygunluk noktasındaki şüpheler adli sürecin fitilini ateşledi. Öte yandan İmamoğlu, diplomasının yasalara ve prosedürlere uygun olduğunu savunarak, bu süreci kendisine yönelik bir karalama kampanyası olarak değerlendirdi. Mahkemeye yaptığı yürütmeyi durdurma başvurusunun reddedilmesi, hukukçular ve kamuoyu tarafından farklı açılardan yorumlanmaya devam ediyor.
Uzmanlara göre bu karar, yalnızca İmamoğlu’nun bireysel durumunu değil, aynı zamanda kamu yöneticilerinin yeterlilik ve liyakatiyle ilgili tartışmaları daha geniş bir perspektife taşıyabilir. Hukukçular, yürütmeyi durdurma talebinin reddinin ilerleyen süreçlerde sonuçlanabilecek asıl davanın sonucunu doğrudan etkilemeyeceğini belirtiyor. Ancak bu durum, İmamoğlu’nun siyasi duruşunu ciddi şekilde sarsma potansiyeline sahip. İmamoğlu ise konu hakkında yaptığı açıklamada, “Benim duruşum ve hizmet etme kararlılığım bu tür engellemelerle değişmez. Bu süreçte halkımızın sağduyusuna güveniyorum” ifadelerini kullandı.
Bu olay, Türkiye siyasetinde eğitim ve liyakat konularının bir kez daha tartışılmasına sebep oldu. Kamu otoritesi açısından bir belediye başkanının eğitimi ve diploma geçerliliği üzerine yapılan bu yoğun tartışma, siyasetin diğer aktörleri arasında da yankı buldu. Öte yandan, İmamoğlu’nun destekçileri, sürecin hukuki değil, daha çok siyasi bir boyut taşıdığını dile getiriyor. Hukuk süreci ve mahkeme kararlarının ardından, İmamoğlu’nun son durumu netlik kazanırken, bu dava Türkiye siyasetinde uzun süre tartışılmaya devam edecek gibi görünüyor.






























