Küçük ve orta ölçekli işletmelerin (KOBİ) finansman ihtiyaçlarını karşılamak üzere sunulan “Nefes Kredisi” programı, cazip maliyet avantajlarıyla iş dünyasında büyük yankı uyandırdı. Bankaların bu kredi türüne sağladığı “ilk 6 ay geri ödemesiz” avantaj, programın en dikkat çeken özelliklerinden birisi olarak öne çıktı. Ancak, firmaların krediyi aldıktan sonra karşılaştıkları bazı ek şartlar, umutla başlayan sürecin hayal kırıklığına dönüşmesine neden oldu. Başvuru sahipleri, bazı bankaların uyguladığı prosedürlerin daha önce açıklanan şartlarla örtüşmediğini belirtiyor.
Nefes Kredisi’nin sağladığı düşük maliyetler nedeniyle yoğun talep gördüğü, bazı şubelerde kredilere daha ilk günden sınırlı limitlerin tükenmesine yol açtığı ifade ediliyor. Ancak, krediye ulaşan işletmeler, “ilk 6 ay geri ödemesiz” olarak tanıtılan bu programda, bankaların uyguladığı bazı ek şartlarla karşılaştıklarını bildiriyor. Bu ekstra koşullar arasında, ilk 6 ayda yalnızca ana paranın ödemesiz olduğu, ancak faizlerin tahsil edildiği belirtiliyor. Ayrıca, bazı bankaların kredi sahiplerinden, aktarılan tutarın en az bir hafta boyunca vadesiz mevduat hesabında tutulmasını talep ettiği ortaya çıktı. Bu durum, işletmelerin mali rahatlama beklentilerinin aksine, ek bir yükle karşılaşmalarına neden oldu.
Krediye başvuran firma sahipleri, öne sürülen bu yeni koşulların programın ruhuna aykırı olduğunu ifade ediyor. İşletme sahipleri, “Geri ödemesiz” olarak lanse edilen dönemin sadece ana para için geçerli olmasının yanı sıra faizlerin talep edilmesinin finansal planlamalarını zorlaştırdığını belirtiyor. Ayrıca, kredinin bir hafta boyunca hesapta tutulma şartı, firma sahipleri arasında “müşteri hesaplarını büyütme stratejisi mi?” sorusunu gündeme getirdi. İş dünyasındaki temsilciler, bu tür ek koşulların KOBİ’lere yönelik destek programlarının etkililiğini zayıflatabileceğini ifade ederken, bazı bankaların farklı prosedürler uyguladığına da dikkat çekti.
Nefes Kredisi gibi programlar, Türkiye ekonomisinde KOBİ’lerin yaşamsal faaliyetlerini sürdürmesi ve büyümesi için önemli bir destek sunuyor. Ancak, bankacılık sektörü ve programı yöneten paydaşların şeffaflık ve beklenti yönetimi konularına daha fazla dikkati, bu tür desteklerin daha verimli ve etkili bir şekilde uygulanmasında kritik bir rol oynuyor. Firmaların yoğun ilgi gösterdiği bu gibi projelerde, finansal sistemin sürdürülebilirliği kadar taraflar arasında kurulan güvenin de göz önünde bulundurulması gerektiği bir kez daha anlaşılıyor.