İsrail’in işgal altındaki Batı Şeria’da yaşayan Filistinliler, artan yerleşimci şiddeti nedeniyle her geçen gün yeni bir acıyla yüzleşiyor. Aşırı sağcı İsrailli yerleşimcilerin gerçekleştirdiği saldırılar, bölgede gerilimi tırmandırırken, bu kez trajik kayıplardan biri dünya tarafından tanınan bir isim oldu. Oscarlı bir belgeselin hikâyesine hayat veren Filistinli genç, Batı Şeria’da uğradığı saldırıda yaşamını yitirdi. Bu kayıp, yalnızca Filistin halkını değil, dünyanın dört bir yanındaki insan hakları savunucularını da derinden etkiledi.
Bölgede yaşanan olay, uluslararası kamuoyunun dikkatini yeniden Batı Şeria’daki artan şiddet ve adaletsizlik krizine çekti. İsrailli yerleşimcilerin saldırıları, genellikle cezasız kalırken, bu durum saldırganları daha da cesaretlendirdi. Hedef alınan ve hayatını kaybeden Filistinli genç ise, bir belgeselle dünya gündemine taşınmış bir isimdi. Filme konu olan hikâyesi, Filistin’in yıllardır süregelen acılarını ve hayatta kalma mücadelesini gözler önüne seriyordu. Ne yazık ki, halkının yaşadığı zulmü sinema aracılığıyla anlatmayı başaran bu kişi, aynı zulmün kurbanı oldu. Filistin’de yerleşimci şiddetinin cezasız bırakıldığı bir ortamda, adalet çağrıları yükselmeye devam ediyor.
İnsan hakları örgütleri ve uluslararası gözlemciler, İsrail hükümetinin yerleşimci şiddetine karşı sessiz kalmasının bölgede gerilimi daha da artırdığını belirtiyor. Aşırı sağ politikaların ve yerleşimci saldırganlığın, iki halk arasındaki barış umutlarını her geçen gün daha da tükettiği bir dönemde yaşanan bu trajik olay, çok sayıda kişi tarafından kınandı. Oscarlı belgesel, yaşamını yitiren Filistinlinin halkının sesi olmasını sağlayarak önemli bir farkındalık yaratmıştı. Ancak yaşanan son trajedi, yaşam mücadelesi veren milyonlarca Filistinli için sistematik adaletsizliği bir kez daha gözler önüne serdi.