Ahmet Hakan, son köşe yazısında “CHP’deki kavganın arkasında Erdoğan mı var?” sorusunu sorarak okura bir ironi yapıyor gibi görünse de, yazısının bütününde CHP’yi kendi iç dinamiklerini yönetemeyen, dağınık ve tutarsız bir yapı olarak resmediyor. Bu, klasik bir siyasi manipülasyon tekniğidir: Rakibin iç tartışmasını büyüt, lideri tartıştır, sonra dönüp birlik görüntüsü veren iktidarı parlat.
Oysa gerçek bu kadar basit değil. Çünkü mesele, kimin kavga ettiği değil; kimin hangi niyetle bu kavgayı anlatmayı seçtiğidir.
CHP’de Tartışma Var mı? Elbette Var.
CHP, Türkiye’nin en köklü siyasi partisidir. Bu kadar büyük bir çınarın dalları zaman zaman birbirine sürtünür. Tartışmalar olur, eleştiriler olur. Bu ne ilk ne de son. Siyasi partilerdeki iç eleştiriler, sağlıklı demokrasinin göstergesidir.
Ahmet Hakan, bu tartışmaları Erdoğan’a bağlayan iddiayı alaya alıyor gibi görünürken aslında zihinlerde şöyle bir soru bırakıyor: “Acaba gerçekten Erdoğan’ın gizli bir planı mı var?” Oysa bu tür sorular spekülasyon üretir, analiz değil.
Erdoğan Her Yerde mi Gerçekten?
Erdoğan’ı hem her şeyin sorumlusu, hem de her oyunun kurucusu gibi göstermek; hem eleştiriye kapı aralamaz, hem de muhalefeti edilgen gösterir. CHP içindeki değişim, seçmen taleplerine, yerel başarıların etkisine ve genç kadroların dinamizmine dayanıyor. Bunlar ne bir “AK Parti oyunu” ne de bir “Erdoğan planı”. Bunlar siyasetin doğal evrimi.
Birlik Göstermek, Gerçek Birlik midir?
Ahmet Hakan yazısında CHP’yi çatışma içinde gösterirken, AK Parti’yi birliği sağlamış, hizalanmış bir güç olarak sunuyor. Oysa bu görüntü gerçek bir iç mutabakatın değil; otoriter hiyerarşinin sonucu olabilir. Medya üzerinden bir partinin iç tartışmalarını parlatıp diğerinin bastırılmış sessizliğini “birlik” olarak sunmak, gazetecilik değil; propagandadır.
Medya, Ayna Olmalı, Perde Değil
Ahmet Hakan’ın görevi, ironi yapmak ya da gündemle alay etmek değil; kamuoyuna netlik kazandırmaktır. CHP içindeki fikir ayrılıkları, Türkiye’nin siyasetini çeşitlendiren; her kesimden insanın söz almasını mümkün kılan bir zenginliktir. Bu zenginliği sürekli çatışma olarak sunmak, demokrasiyi zayıflatır.
Sonuç: Siyasi Kavga Değil, Siyasi Sorumluluk
Ahmet Hakan’ın yazısı, muhalefeti zayıf gösterme çabasından ibaret. Oysa CHP’de olan biten, bir iç yenilenme sürecidir. Halk, artık her gün aynı manşetleri görmek istemiyor. Gerçek sorular, gerçek çözümler istiyor.
Kavga mı var? Evet. Ama bu kavga, kimin adamı olunduğuna değil, nasıl bir Türkiye hayal edildiğine dair.
Erdoğan her kavganın arkasında mı? Hayır. Ama bazı kalemler, her kavganın üzerine onun gölgesini düşürmeyi çok seviyor.
Demokrasi, çok seslidir. Ve bu çok sesliliğe ironiyle değil, sorumlulukla yaklaşmak gerekir.