Türkiye’nin en görkemli doğal yapılarından biri olan ve rakımı 4 bin 58 metreye ulaşan Süphan Dağı, her yıl zirvesini kaplayan kar örtüsüyle tanınır. Ancak bu yıl, dağın alışılmış görünümünden eser yok. Bölgede yaz aylarında görülen aşırı sıcaklar ve kuraklık, Süphan Dağı’nın zirvesindeki kar örtüsünü neredeyse tamamen ortadan kaldırdı. Yerel halk ve uzmanlar, bu alışılmadık manzarayı endişe verici olarak tanımlayarak, doğal dengenin bozulmasına dikkat çekiyor. Süphan Dağı, genelde yılın büyük bir kısmında karla kaplıdır ve çevresindeki ekosistem bu su kaynaklarına bağlıdır. Bu yıl ise doğa, insan kaynaklı iklim değişikliği ve bölgesel kuraklık risklerinin en çarpıcı örneklerinden birini sergiliyor.
Doğu Anadolu’nun en önemli su kaynağı olarak kabul edilen bölge, tarım ve hayvancılık gibi faaliyetlerde etkili bir rol oynar. Süphan Dağı’nın zirvesindeki karların erimesi, yalnızca doğal görüntüyü değil, aynı zamanda birçok canlının yaşamını sürdürebildiği tarımsal ekosistemi de tehdit ediyor. Yerel halk, “Bu manzaraya alışık değiliz ve oldukça endişeliyiz. Kar örtüsünün kaybolması, su kaynaklarımızı da tehdit ediyor,” diyerek duruma dikkat çekiyor. Uzmanlar ise bu dramatik değişimin en büyük nedeninin küresel iklim değişikliği ve giderek artan sıcaklıklar olduğuna işaret ediyor. Süphan Dağı’nda kar ve buz tabakasının hızla erimesi, bölgenin su kaynakları açısından kritik olduğunda çevresel bir alarm olarak görülmeli.
Aşırı sıcaklar ve uzun süren yağışsız mevsim, bölgenin kuraklık riskini artırırken, bu doğa olayı sürdürülebilirliği tehdit eden önemli bir gelişme olarak değerlendiriliyor. Doğal dokunun bu kadar hızlı bozulması, yalnızca Süphan Dağı çevresindeki yaşamı değil, aynı zamanda çevre bölgelerdeki su ihtiyacını karşılayan yeraltı kaynaklarını da etkiliyor. Uzmanlar ve çevre örgütleri, krizin yalnızca Süphan Dağı ile sınırlı kalmayacağına, Türkiye genelinde kuraklık sorunlarının önümüzdeki yıllarda daha ciddi boyutlara ulaşabileceğine işaret ediyor. Kar örtüsünü kaybetmenin sonuçları, yalnızca görsel bir kayba değil, insan yaşamını ciddi ölçüde etkileyecek farklı tehditlere zemin hazırlıyor.
Bilim insanları ve çevre aktivistleri, bu durumun önüne geçebilmek adına küresel iklim değişikliğiyle mücadele için bireylerin de aktif rol oynaması gerektiğini vurguluyor. Enerji tüketiminin azaltılması, sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarının teşvik edilmesi ve doğaya zarar veren faaliyetlerden kaçınılması gibi önlemler, böylesine önemli doğal alanların korunmasında kritik rol oynayabilir. Süphan Dağı’nın mevcut hali, yalnızca bir dağdan ibaret değil, insanlığın doğayla olan ilişkisinin ne kadar kırılgan olduğunu hatırlatan bir uyarı niteliğinde. Yaşanan bu gelişmeler, doğanın hassas dengesini koruma sorumluluğunun herkesin omuzlarında olduğunun altını bir kez daha çiziyor.