Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından yayımlanan 2022-2024 dönemi Hayat Tabloları verilerine göre, Türkiye’de doğuşta beklenen yaşam süresi 78,1 yıl olarak hesaplandı. Bu istatistik, ülkedeki yaşam standartları, sağlık hizmetlerine erişim ve genel yaşam koşullarının bir göstergesi olarak değerlendiriliyor. Veriler incelendiğinde, kadın ve erkekler arasındaki yaşam süresi farkı dikkat çekici bir noktaya işaret ediyor: Kadınların erkeklere göre daha uzun yaşadığı bir kez daha teyit edildi.
Raporda, erkeklerin doğuşta beklenen yaşam süresinin ortalama 75,8 yıl olduğu, kadınların ise 80,3 yıl yaşayabileceği tahmin ediliyor. Bu durum, kadınların ortalama olarak erkeklere kıyasla 4,5 yıl daha uzun yaşadığını gösteriyor. Araştırma, Türkiye genelinde gözlemlenen yaşam süresi farklılıklarının sosyal, biyolojik ve çevresel faktörler tarafından şekillendiğini ortaya koyuyor. Özellikle kadınların sağlık hizmetlerine erişim oranlarındaki artış, sağlıklı beslenme alışkanlıkları ve genetik unsurlar bu farkı açıklayan başlıca etkenler arasında yer alıyor.
TÜİK’in verileri aynı zamanda bölgesel farklılıkları da ortaya çıkarıyor. Türkiye’nin farklı bölgeleri arasında yaşam süresi ortalamalarında belirgin değişiklikler gözleniyor. Nüfus yoğunluğu, yaşam koşulları, eğitim seviyesi ve gelir düzeyi gibi faktörler, bu bölgesel farklılıkların temel belirleyicileri arasında yer alıyor. Öte yandan, yaşam süresindeki bu bölgesel değişikliklerin daha detaylı analiz edilmesi, ilerleyen dönemlerde yapılacak sağlık ve sosyal politikaların geliştirilmesi açısından önemli bir temel oluşturabilir.
Bununla birlikte, doğuşta beklenen yaşam süresi kavramı, yalnızca mevcut sağlık durumunu değil aynı zamanda yaşamın ilerleyen evrelerinde bireyin sahip olabileceği genel yaşam kalitesini de yansıtıyor. Bu veriler, ülkede sağlık sektörü ve yaşam standartlarına yönelik çalışmaların yönlendirilmesinde kritik bir rol oynuyor. Sonuç olarak, TÜİK’in açıkladığı veriler Türkiye’nin demografik ve sosyal yapısına dair oldukça değerli bir pencere sunuyor.
Geçmiş yıllarla karşılaştırıldığında genel yaşam süresinde ve kadın-erkek arasındaki farkta büyük değişimler olmamakla birlikte, bu istatistiklerin sürdürülebilir sağlık politikaları geliştirilmesi ve yaşam kalitesinin artırılması için yol gösterici nitelikte olduğu belirtiliyor. Özellikle yaşlı nüfusun genel sağlık hizmeti ihtiyaçları ve bölgesel eşitsizliklerin giderilmesi gibi konuların ele alınması gerektiği vurgulanıyor.