İsrail’in uluslararası kamuoyunda geniş yankı uyandıran Özgürlük Filosu operasyonunda gözaltına aldığı ve yasa dışı şekilde el koyduğu gemide bulunan Türk milletvekilleri başarılı bir şekilde Türkiye’ye döndü. Gemide bulunan Sema Silkin Ün, Mehmet Atmaca ve Necmettin Çalışkan, yaşanan gergin süreç ve diplomatik girişimlerin ardından serbest bırakılarak yurda dönüş yaptı. Olay, hem Türkiye hem de uluslararası toplum tarafından dikkatle takip edilmişti. Yetkililer, milletvekillerinin sağlık durumlarının iyi olduğunu ve süreç boyunca güvenliklerinin sıkı bir şekilde sağlandığını belirtti. Diplomatik yollarla krizin çözümüne ilişkin atılan bu adım, olumsuz bir sürecin olumlu sonuçlanmasına katkı sağladı.
İnsan hakları ihlallerine dikkat çekmek amacıyla organize edilen Özgürlük Filosu’na, İsrail tarafından düzenlenen müdahale dünya çapında tepki topladı. Koalisyonun hedefi, Gazze’ye insani yardım ulaştırmak ve bölgede yaşanan ablukanın etkilerini duyurmaktı. Ancak İsrail güçlerinin müdahalesi sonucu, aralarında Türk milletvekillerinin de bulunduğu çeşitli ülkelerden katılımcılar gözaltına alındı. Türkiye’nin konuyla ilgili gerçekleştirdiği yoğun diplomatik çabalar sayesinde milletvekillerinin özgürlüklerine kavuşması sağlandı. Yaşananlar, yalnızca Türkiye-İsrail ilişkileri açısından değil, aynı zamanda uluslararası hukuk ve insan hakları bağlamında da kritik bir dönemecin yaşandığını ortaya koyuyor.
Türk milletvekillerinin yurda dönüşü, halk tarafından memnuniyetle karşılanırken, aynı zamanda konunun uluslararası boyutu da tekrar gündeme geldi. İnsan hakları savunucuları ve sivil toplum kuruluşları, bu müdahalenin uluslararası hukuk kurallarına aykırı olduğunu bir kez daha vurguladı. Özgürlük Filosu’nun misyonu kapsamında insani yardım taşımak ve dikkat çekmek dışında bir amacı olmadığının altı çizilirken, bu tür olayların bir daha yaşanmaması adına uluslararası camianın daha proaktif bir yaklaşım benimsemesi gerektiği ifade edildi. Türk yetkililer tarafından yapılan açıklamalar ise, özgürlük mücadelesine destek vermeye ve benzer insan hakları ihlallerine karşı tepkisiz kalmama yönündeki kararlılığın sürdüğünü gösteriyor.






























