1999 yılında Türkiye’yi derinden sarsan 17 Ağustos Marmara Depremi, yıllar geçmesine rağmen hafızalardaki yerini korumaya devam ediyor. Bu büyük felaket, binlerce insanın hayatını kaybetmesine ve milyonlarca vatandaşın yaşamlarının kökten değişmesine neden olmuştu. Şimdi ise toplumsal hafızayı canlı tutmak ve deprem bilincini artırmak amacıyla yeni bir çalışmaya imza atıldı. Depremin ‘sesi’, dijital ortamda yeniden oluşturularak kamuoyu ile paylaşıldı.
Bu çarpıcı projede, 17 Ağustos Depremi sırasında yerin altından gelen titreşimlerin oluşturduğu ses frekansları bilimsel yöntemlerle dijital hale getirildi. Geliştirilmiş bu dijital ses kaydı, o karanlık gecenin korkutucu boyutlarını bir kez daha ortaya koyuyor. Sesin oluşturulmasında sismograf verileri ve o döneme ait kayıt cihazlarının dataları kullanıldı. Bu çalışma, bir yandan deprem gerçekliğini hatırlatırken, diğer yandan doğal afetlere karşı bilincin toplumun bütününe yayılması için bir farkındalık oluşturmayı hedefliyor.
Toplumsal hafızanın diri tutulması amacıyla hayata geçirilen bu proje, yalnızca teknolojik açıdan değil, aynı zamanda duygusal açıdan da çok önemli bir etkileyiciliğe sahip. Depremde hayatını kaybedenlerin anısına saygı duruşu niteliği taşıyan bu ses kaydı, afet risklerinin her an gündemde tutulmasını amaçlıyor. Ayrıca, yaşanan bu trajedinin boyutlarını genç nesillere aktarmak ve ileride meydana gelebilecek olası doğal afetler için toplumsal hazırlığı güçlendirmek hedefleniyor. Uzmanlar, geçmiş acılardan ders almanın ve afet bilincini her zaman canlı tutmanın önemine vurgu yapıyor.
17 Ağustos Marmara Depremi’nin ‘sesi’, aynı zamanda sanal gerçeklik projelerine veya eğitim materyallerine entegrasyon için de bir kaynak teşkil edebilir. Afet bilincine yönelik eğitimlerde kullanılabilecek bu ses, doğal afetler konusundaki farkındalık kampanyalarına da katkı sağlayabilir. Uzmanlar, özellikle genç nesillere bu deneyimin aktarılmasının, afet bilinci oluşturma noktasında etkili bir yöntem olduğunu belirtiyor. Toplumsal dayanışma, afetlere hazırlık ve bilinçlendirme üzerine odaklanan bu gibi projeler, yaşanan felaketlerden daha güçlü dersler çıkarılmasını hedefliyor.
Tüm bu çabalar, Türkiye gibi deprem kuşağında yer alan bir ülkede, deprem gerçeğiyle yüzleşmek için atılan olumlu adımlar arasında yer alıyor. Geçmişle yüzleşme, toplumsal bilinci artırmanın yanı sıra, karşı karşıya kalınabilecek olası felaketlere hazırlık için de önemli bir zemin sağlıyor. Proje sorumluları, “Bu ses bir uyarı niteliği taşıyor. Bir daha böylesi yıkıcı bir geceyi tekrar yaşamamak için tedbir almalı ve hazır olmalıyız” diyerek farkındalık kampanyasına dikkat çekiyor.
