ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon), ülke genelinde protesto ve toplumsal kargaşalara müdahale amacıyla özel bir askeri ekip oluşturmayı planlıyor. Özel birimler, toplumda yaşanan huzursuzluklara hızla yanıt verecek şekilde organize edilerek kamu güvenliğini sağlama amacı taşıyor. İlk etapta bu görev için 600 kişilik bir ekibin kurulacağı belirtiliyor. Plan, özellikle son yıllarda artan protestolar ve toplu eylemler karşısında kamu düzenini koruma amacıyla geliştirildi.
Pentagon’un bu adımı, Amerikan kamuoyunda farklı tepkilere neden oldu. Kimileri, bu girişimin şiddet olaylarını önlemek ve hızlı müdahaleyi kolaylaştıracak bir çözüm olduğunu savunurken, bazı kesimlerse bu tür uygulamaların demokratik hak ve özgürlükler üzerinde baskı unsuru oluşturabileceğini dile getiriyor. Özellikle insan hakları grupları ve sivil toplum örgütleri, bu tür yapıların şeffaf bir şekilde denetlenmesi gerektiğini vurguluyor. Protestolarla ilgili geçmişte yaşanan olaylara bakıldığında, müdahalelerin sıklıkla orantısız güç kullanımına dönüştüğü eleştirileri gündeme geliyor. Bu sebeple, yeni oluşturulacak ekibin görev sınırları ve yetkileri büyük bir dikkatle belirlenmeli.
ABD’de son yıllarda, gerek polis şiddeti, gerekse sosyal ve ekonomik eşitsizliklere karşı yapılan kitlesel protesto gösterilerinin sayısında gözle görülür bir artış yaşandı. George Floyd’un öldürülmesinin ardından 2020’de başlayan büyük protesto dalgasından bu yana, toplumsal olaylara müdahale politikaları sıkça tartışılıyor. Kurulması planlanan askeri özel ekip de bu tartışmaların bir parçası haline gelmiş durumda. Pentagon’un bu birimi, yalnızca protestolar sırasında değil, aynı zamanda büyük çaplı doğal felaket, seçim güvenliği ve diğer ulusal kriz durumlarında da devreye girecek şekilde tasarlanmaktadır. Yetkililer, bu tür bir altyapının acil durumlara karşı daha hızlı ve etkili müdahale sağlayacağını savunuyor.
Bu girişimi çevreleyen endişeler ve destekler, ABD’nin toplum düzenini koruma çabasını yeniden gündeme taşıyor. Ancak bu ekiplerin nasıl bir eğitim alacağı, hangi durumlarda devreye gireceği ve bireylerin haklarını gözetip gözetmeyeceği, kamuoyunda izlenecek en kritik noktalar arasında yer alıyor. Uygulamanın hayata geçirilmesi durumunda, ABD’nin iç güvenlik politikalarında yeni bir döneme geçiş yapacağı aşikar.