Türkiye genelinde yapılan son araştırmalar, halkın ekonomik durum konusunda giderek artan bir karamsarlık içinde olduğunu gösteriyor. İstanbul Ekonomi Araştırma’nın Ekim 2025 tarihli raporu, toplumun geniş kesimlerinin özellikle artan enflasyon ve ekonomik sıkıntılar nedeniyle zorlandığını ortaya koydu. Rapora göre, katılımcıların yüzde 72’si ülke ekonomisinin kötüye gittiğine inanıyor. Bu oran, bir önceki aya göre kayda değer bir artış gösterirken, aynı zamanda halkın enflasyona ilişkin beklentilerinde de ciddi bir yükseliş yaşanıyor. Sadece bir ay içinde, enflasyon beklentisi tam 7 puan artış gösterdi. Bu veriler, ekonomik kötüleşmenin toplum üzerinde yarattığı etkinin giderek daha belirgin hale geldiğini işaret ediyor.
Raporda dikkat çeken bir diğer nokta ise ekonomik zorluklardan en fazla etkilenen gruplar oldu. Kadınlar, emekliler ve işsiz bireyler, yeni ekonomik düzenin getirdiği yükle başa çıkmakta en çok zorlanan kesimler olarak belirlendi. Özellikle emekli maaşlarının enflasyon karşısında yetersiz kalması ve işsizlerin günlük ihtiyaçlarını karşılayamaması, bu kesimler için yaşam mücadelesini daha da çetin hale getirdi. Kadınlar ise, ekonomik açıdan daha kırılgan bir grup olarak, iş güvencesi ve gelir eşitsizliği gibi sorunlarla karşı karşıya kalmaya devam ediyor. Raporda altı çizilen bu kritik husus, kırılgan grupların ekonomik politikalardan nasıl etkilendiğini bir kez daha gözler önüne sermekte.
Araştırma sonuçları, sadece kişisel gelirler üzerinden değil, aynı zamanda toplumun genel ekonomik algısıyla da bağlantılı bir tablo sunuyor. Halk, artan fiyatlar ve hayat pahalılığı nedeniyle alım gücünü kaybettikçe, ülkedeki ekonomik geleceğe dair umutlarını da yitiriyor. Emekliler, sabit gelire sahip olmaları nedeniyle ekonomik dalgalanmalardan en çok etkilenen kesimler olarak öne çıkıyor. Bununla birlikte, işsiz kalan bireylerin artan hayat maliyetleri karşısında daha da zorlandıkları açıkça ifade ediliyor. Kadınların ise hem iş yaşamında hem de günlük hayatta karşılaştıkları ekonomik sıkıntılar, eşit haklara dayalı sosyal bir yapıya geçişin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gösteriyor. Bu durum, ekonomik politikalar ve sosyal güvenlik sistemlerine dair kapsamlı adımların atılmasının gerekliliğini net bir şekilde işaret ediyor.
Araştırma, toplumun ekonomik sıkıntılarla nasıl baş etmeye çalıştığını ve hangi kesimlerin bu süreçte daha fazla mücadele etmek zorunda kaldığını somut verilerle ortaya koyuyor. Bu kapsamda, özellikle kadınların, emeklilerin ve işsiz bireylerin yaşam standartlarını iyileştirmek adına daha kapsayıcı ve sürdürülebilir politikaların hayata geçirilmesi gerektiği vurgulanıyor. Ekonomik dengelerin sağlanması adına yalnızca istatistiksel değil, toplumsal dinamikleri göz önünde bulunduran yaklaşımlar benimsenmeli.